Saydamlık..

Gönderen: Poetik Kaos Kategori: Genel Yorum Yaz

Saydamlık, kişinin duyguları, inançları ve eylemleri konusunda başkalarına karşı gerçekten açık olması demektir. Samimi olmaktır saydamlık, dürüst olmaktır. Anahtar kelime işte tam buradadır: “Dürüstlük”. Saydamlıkla dürüstlük eşdeğerdir. Ne saydamlık bir gram ağır çeker terazide ne de dürüstlük bir gram hafiftir saydamlıktan.

Birçoğumuzun kaybettiği değerlerinin başında gelir dürüstlük. Kimimiz ise ilk defa televizyon dizisindeki bir karakterden öğrenmiştir dürüstlüğün ne demek olduğunu. Belki de hiçbir zaman gerçek hayatına uygulayamayacaktır. Çünkü sana herkes tarafından öğretilen, kimseye hatta bugünlere kadar sağ salim yaşayabilmiş olmanda en büyük katkıyı sağlayan insanlardan biri olan babana dahi güvenmemen gerektiğidir. Böylesi güvensiz bir ortamın olduğuna şartlanan kişi nasıl olur da dürüst davranabilir. Hele ki dürüst bir kişiye “enayi” ya da “keriz” gibi sıfatlar yakıştırılıyorsa. Ya da dürüstlük bilmediğimiz bir zamanda dünyaya çarpan bir göktaşıyla birlikte kaybolmuştur ve bizler de aslında nesli tükenen bir olgunun peşinde koşup duruyoruzdur.

Eğer durumumuz bu denli karamsarsa, doğru olan şeyi yapmanın, yanlış bir davranış olduğuna inandırılan bu bedenlerden saydam ya da dürüst olmalarını beklemek adaletsizlik olmaz mı? Bugünlerde görülmeyen bir şeyi varmış gibi anlatanlar ve karşısındakinden bunu bekleyenler hayal âleminde yaşıyor sayılmazlar mı? Yetim olduğunu zannederek büyümüş bir çocuktan aslında var olan ebeveynlerini gizlemekle eş değil midir? Bu kadar acımasız olmamak lazım. Elbette ki yapılan araştırmalarda dürüstlüğün kalıntılarına rastlandı. Öyle olmasa bugünlerde dürüstlük diye bir kavramdan bahsetmiyor olurduk. Fakat kabul etmek gerekir ki o kalıntılardan birisi olmak zor bir iş fakat önemli olan soru şu: “Yaptığımız hangi iş çok basit?”

Dürüst olmak adlı bu zor mesleğin insanlara kattığı şeyler ise muhteşemdir. Eğer mesleğinizi başarıyla temsil edebiliyorsanız insanların size bir çift güven dolu gözle baktığını hissedersiniz. Onlar için sizin ağzınızdan çıkacak her kelime doğrudur. Çünkü siz söylediklerinizi içinizden geldiği gibi dile getiriyorsunuzdur. Bu da söylediklerinizle gerçekten yapmak istedikleriniz arasında bir fark olmadığını anlatır insanlara. Mevlâna demiştir ya “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” işte siz bu öğüdü yerine getirebilmişsiniz demektir. Zaten saydamlık ya da dürüstlük, görünenle yaşayan “siz”in çelişmediği noktada ortaya çıkan bir kavramdır.  Ayrıca bunun yanında dürüst olmanın insana kattığı başka bir değer daha vardır. Bu da gönül rahatlığıdır. Yalanlar arasında sıkışmış, açık vermemek için bir hayli ter döken stresli bir yaşama sahip olmazsınız. Kafanız rahat olur. Gece uyumakta zorluk çekmezsiniz. Geceleri sayılması gereken koyunların sahibi siz olmazsınız. Celeplik sizin işiniz değildir çünkü. Olmasını istediklerinizle gerçekte olanları kıyaslayarak kafanızdaki saçları dökmezsiniz. Böylelikle kozmetik sektörü sizin katkılarınız olmadan yaşamına devam eder. Paranız da cebinizde kalır. Bedeninizi rahat ettirdiğiniz gibi vicdanınızı da rahat ettirirsiniz. Çünkü siz, ahlak çerçevesine aykırı hareketlerde bulunmamışsınızdır. Bu yüzden herkese gösterilen kırmızı kartlar size gösterilmez. Eğer size çıkartılacak bir kart varsa onun da rengi sarıdır. Zaten siz de mesajı hemen algılayıp, içtenlikle bir özür dilersiniz ve yaptığınız hatayı bir kez daha tekrarlamazsınız. Toplum içerisinde çok az kişinin kabul edildiği bir kulübe üye olmuşsunuzdur artık. Hem de yıllık aidat bile ödemeden. Peki, bu zamanda bundan lüks bir şey söz konusu mudur? Hiç sanmıyorum.

Böylesi lüks bir şeye sahip olmanın imkânsız olmadığına inanıyorum. Tamam, kabul kolay değil; ama imkânsız da değil. Hani o her şeyi elediğimiz kendi süzgecimizden kendimizi de elememizle alakalı biraz. Ancak o zaman istediklerimiz ve yaptıklarımız arasında bir fark oluşmaz. Çünkü o dünyanın en ince süzgeci olan kendi süzgecinizden geçebiliyorsanız zaten su gibi azizsiniz demektir. Bunu yapmanın ayrıca kendinizin farkına varmasına da katkısı olacaktır. Öncelikle kendinize karşı dürüst olup olmadığınızı anlarsınız. Dürüstlüğü ilk önce kendinize gösteremiyorsanız bir 3. kişinin üzerinde denemeyin bile. Başarılı olamazsınız. Çünkü kendisine karşı dürüst olmayan başkasına karşı da dürüst olamaz. Eğer tam aksine siz ilk önce kendinize karşı dürüst olabiliyorsanız, mevcut dürüstlüğünüze hayran kalırsınız. Bu da zaten çok hoşunuza gider ve bir daha bırakmak istemezsiniz. Tek ihtiyacımız olan şey süzgeçlerden korkmamak için cesaret.

Peki, deyim yerindeyse dürüstlüğün de dibine vurmak lazım mıdır? Saf ve konsantre bir dürüst olmak, cam gibi saydam olmak. Örneğin evlisiniz ve çalışıyorsunuz. İş yerinde fizikî görünümünü çok beğendiğiniz birisi var ve siz akşam eve döndüğünüzde eşinize “Hayatım iş yerinde falanca var ve ben hastayım ona” der misiniz? Lütfen saydamlık ve patavatsızlığı karıştırmayalım. Böyle davranmak dürüstlük ya da saydamlık değil aklına her geleni söylemektir. Aklına her geleni söyleyen de düşünmüyor demektir. Anlaşılacağı üzere mantıklı olmak ve düşünmekle, saydamlık arasında ayrılmaz bir bağ vardır. Bu nedenle saydam olmanın dürüst olmanın kişiye hiçbir götürüsü yoktur. Çünkü her şey mantık ve ahlak çerçevesinde olmaktadır.

Saydamlığın ya da dürüstlüğün ne denli ender rastlanan bir durum olduğunu ve kolay bir iş olmadığını anladık. Benim tavsiye bu konuda kendimizi geliştirmemiz yönünde. Ya da biz bu işi beceremiyorsak becerebilen birilerini bulmalıyız ve örnek almalıyız. Hatta onların yanlarından ayrılmamalıyız. Belki de bakarsınız bu durum bulaşıcıdır. Eğer öyleyse ilk bulaşan bizler olalım..

Oğuzhan..

Yorum Yaz